12- HZ. İSA'NIN TALEBELERİNİN SAYISI ÇOK MU YOKSA AZ MI OLACAKTIR?
İSA ALEYHİSSELAM'I NUR-U İMAN İLE (imanın ışığıyla) TANIYAN ve TABİ OLAN CEMAAT-İ RUHANİYE-İ MÜCAHİDİNİN (mücadele eden ruhani cemaatinin) KEMMİYETİ (sayısı), Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nispeten çok AZ VE KÜÇÜKolmasına işaret ve kinayedir (maksadındadır). (Şualar, s. 495)
Bediüzzaman bu sözünde, ikinci kez yeryüzüne geldiğinde, Hz. İsa'yı tanıyacak ve destekçisi olacak olan topluluğun özelliklerinden bahsetmektedir.
Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa'nın onu destekleyen cemaati tarafından "İMANIN NURU İLE TANINACAĞI"ndan bahsetmiş, açıkça Hz. İsa'nın "BİR ŞAHIS" olduğunu ifade etmiştir. "TANINMA" fiili, burada "tanınacak bir kimse olduğunu" ifade etmekte ve Bediüzzaman'ın manevi bir varlığı değil, bizzat Hz. İsa'yı kastettiğini ortaya koymaktadır.
Bunun yanı sıra Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. İsa'nın ve onun şahs-ı manevisinin birbirinden ayrı kavramlar olduğunu belirtmektedir. Zira Bediüzzaman "Hz. İsa'yı tanıyan bir topluluk"tan bahsetmekte, ayrıca "Hz. İsa'nın da bu topluluk tarafından tanınacağını"bildirmektedir. Bir şahs-ı manevinin bir şahs-ı maneviyi tanıması ya da bir şahs-ı manevi tarafından tanınması hiçbir açıdan söz konusu değildir.
Bediüzzaman'ın üzerinde durduğu bu gerçek, şu iki sorunun cevaplarıyla bir kez daha ortaya çıkmaktadır:
1- Bediüzzaman kimin imanın ışığıyla tanınacağından bahsetmiştir?
Hz. İsa'nın.
2- Bediüzzaman Hz. İsa'yı kimlerin tanıyacağından bahsetmiştir?
Onu imanlarının nuruyla tanıyan cemaatinin.
Hz. İsa ile aynı dönemde yaşamak, havarileri gibi Allah yolunda bu mübarek zatın yardımcılarından olmak, bütün Müslümanların talip oldukları büyük bir şereftir. Hadislerde ve Bediüzzaman'ın sözlerinde belirtildiği gibi Allah, Hz. Mehdi ve yanındakilere, Hz. İsa ve ona tabi olan az sayıdaki inananla aynı safta fikri mücadele yürütmeyi nasip edecektir. Bediüzzaman eserlerinde bu hak fikri mücadelenin kendisinden hemen sonraki bir dönemde gerçekleşeceğini belirterek Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin çıkışının onun yaşadığı yıllarda henüz gerçekleşmemiş olduğunu ifade etmiştir.
Bediüzzaman bu sözlerinde Hz. İsa'nın, kendisini destekleyen, ona inanan ve gösterdiği yolu izleyen kimselerden oluşan bir cemaati olacağından bahsetmektedir. Hz. İsa'nın yüksek maneviyatını anlamak, ancak bu kutlu zatı algılayabilecek kapasitede maneviyata sahip insanlara nasip olacaktır. Bu topluluk Bediüzzaman tarafından "cemaat-i ruhaniye-i mücahidin" (mücadele eden ruhanicemaatinin) sözleriyle ifade edilmiştir. Bediüzzaman'ın da belirttiği gibi bu topluluk, ruhaniyeti, manevi derecesi yüksek ve Allah yolunda fikri mücadele eden, sürekli gayret içinde olan bir topluluktur.
Bediüzzaman Hz. İsa'nın bir lider olarak başında bulunduğu topluluğun sayısının, Allah'ı inkar eden topluluğa kıyasla daha az ve küçük olduğunu bildirmektedir. Yüce Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, "... Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir." (Bakara Suresi, 249) Ahir zamanda da Hz. İsa ve Hz. Mehdi'ye bağlı, sayıları az ama Allah'a gönülden iman eden, salih müminler -Allah'ın izniyle- üstün gelecekler, Mesih Deccal'in fitnesini tam anlamıyla ortadan kaldıracaklardır.
13- HZ. MEHDİ'NİN TALEBELERİNİN SAYISI ÇOK MU YOKSA AZ MI OLACAKTIR?
Bu vazifenin istinad ettiği (dayandığı) kuvvet ve manevi ordusu yalnız ihlas, sadakat ve tesanüd (dayanışma) sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir (talebelerdir). NE KADAR AZ olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar. (Emirdağ Lahikası, s. 259)
Bediüzzaman Said Nursi sözlerinde Hz. Mehdi cemaatinin sayısının az olacağını söylemiş, ancak sayıları ne kadar az olsa da, Hz. Mehdi cemaatindeki kimselerin her birinin manen çok güçlü olacaklarını belirtmiştir.
14- HZ. MEHDİ'NİN TALEBELERİNİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Bu vazifenin istinad ettiği (dayandığı) kuvvet ve manevi ordusu yalnız ihlas, sadakat ve tesanüd (dayanışma) sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir (talebelerdir). NE KADAR AZ DA OLSALAR manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar. (Emirdağ Lahikası, s. 259)
1- Hz. Mehdi cemaatinin sayısının hadislerde 313 kişi olacağı belirtilmiştir. Böyle olması da yine toplumun büyük bir bölümü tarafından tanınamadıklarını göstermektedir. İnsanları Allah'a iman etmeye davet eden, dine çok büyük hizmetler veren böyle değerli bir insana inananların sayısının bu kadar az olması çok şaşırtıcıdır. Hadislerde Hz. Mehdi'ye çok az kişinin tabi olacağı şöyle bildirilmektedir:
Muhammed b. Hanefi (r.a)'dan rivayet edildi ki: Sayıları Bedir Ashabı (313) kadardır. Evvelkiler onları geçmediği gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler. Onların sayıları Talud ile nehri geçenler kadardır. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-i Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.57)
Bedir savaşındaki askerler gibi 313 kişinin kumandasını elinde tutarak etrafa meydan okuyacak. Çünkü bu 313 kişi gece abid (çok ibadet eden kimse) gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar. (Kıyamet Alametleri, s. 169)
Aralarında kadınların da bulunduğu 314 kişilik bir grup oluştururlar. Onlar her zalime galip gelirler. Onların kalpleri demir gibidir ve onlar gündüz arslan, gece de abiddirler. Ne evvelkiler, ne de sonrakiler fedakarlıkta onlara yetişemez. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, ss.57-68)
Hz. Mehdi'ye aralarında kadınların da bulunduğu 314 kişi biat edecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.25)
Hadislerin işaretlerine göre ahir zamanda Müslümanlara yöneltilecek olan baskı ortamı, aleyhte yürütülen propagandalar ve atılan iftiralar nedeniyle Hz. Mehdi'ye çok az kişi tabi olacaktır. (En doğrusunu Allah bilir).
Böyle kıymetli bir şahsın etrafında sayısız insanın bulunması, insanların ona yardımcı olabilmek için büyük bir şevk ve heyecan içinde yarışmaları gerekir. Ancak dönemin ahir zaman olması, uygulamada hak ile batılın yer değiştirmesi, insanların Kuran ahlakından uzaklaşmış olmaları, ahlaki yozlaşmanın çok yüksek boyutlara ulaşması, Hz. Mehdi'nin cemaatinin sayısının az ama nitelikli kişilerden oluşmasına vesile olacak olabilir.
2- Toplumsal baskı, insanların tarih boyunca iman sahiplerine yardımcı olmalarını engelleyen önemli sebeplerden biridir. Kuran ayetlerinde bu konuda Hz. Musa'ya iman eden gençler örnek verilmektedir. Ayette şu şekilde bildirilmektedir:
Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)
Yukarıdaki ayette Hz. Musa'ya "Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla" iman eden kimsenin olmadığı bildirilmektedir. İnsanlar eğer Hz. Musa'ya iman ederlerse baskı göreceklerini, yurtlarından sürüleceklerini, tutuklanıp öldürüleceklerini düşünmüşlerdir. Bu korku nedeniyle de iman edenlerden uzak durmuş, başlarına kötü şeyler geleceğini düşündükleri için onlara yaklaşmamışlardır. Oysa Hz. Musa ve onunla birlikte olan salih müminler, Allah'ın izniyle çok şerefli ve kutlu bir hayat yaşamışlardır. Ahirette de güzel ahlaklarının, sabırlarının, iyi davranışlarının karşılığını en güzel şekilde alacaklarını ummaktadırlar. Hadislerin işaretlerine göre aynı durum Hz. Mehdi'nin ilk dönemleri için de söz konusu olacak, toplumun büyük kesimi menfaatlerine zarar gelmesi endişesiyle Hz. Mehdi'ye yakın olmaktan, onu desteklemekten kaçınacaklardır.
Ayette haber verilen bilgilerden biri de Hz. Musa'ya sadece kavminden genç bir topluluğun iman etmiş olmasıdır. Hadislerde, Hz. Mehdi'ye de gençlerin tabi olacağına işaret edilmektedir. Bu bilgilere göre Hz. Mehdi'nin cemaati hem sayıca az hem de gençlerden oluşan bir topluluk olacaktır. (En doğrusunu Allah bilir). Hz. Mehdi'nin çevresinde gençlerin olacağına işaret eden hadislerden bazıları şu şekildedir:
Mehdi bizden Ehl-i Beytten (soyumdan) bir gençtir. İhtiyarlarınız ona yetişmeyecek, gençleriniz ise onu ümid edeceklerdir. Allah dilediğini yapacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.23)
Mehdi'nin bayraktarı, sakalı hafif, rengi sarı, küçük bir genç olacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 51)
Onun bayraktarı doğudan Temimi soyuna mensup bir genç olacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)
15- RİSALE-İ NUR'U EN İYİ ANLAYACAK OLAN KİMDİR?
... Tâ âhir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahibleri, yâni Mehdi ve şâkirdleri, Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlendirir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allaha şükrederiz. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.172)
Bediüzzaman bu sözlerinde Risale-i Nur'un asıl sahiplerinin Hz. Mehdi ve şakirtleri olduğunu söylemektedir. Dolayısıyla Bediüzzaman'ın bu açıklamalarına göre, "Risale-i Nur'u en iyi anlayacak, çözecek ve anlatacak olan kişi de Hz. Mehdi olacaktır".
Risale-i Nur'u en iyi anlayacak olan kimsenin Hz. Mehdi olacağı Bediüzzaman'ın risalelerdeki diğer sözlerinden de açıkça anlaşılabilmektedir. Bu sözlerinden birinde Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin bu özelliğini şöyle açıklamaktadır:
Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında, elbette EN BÜYÜK BİR MÜÇTEHİD (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi) hem EN BÜYÜK BİR MÜCEDDİD (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyen, yenileyici), hem HAKİM, hem MEHDİ hem MÜRŞİD (doğru yolu gösteren kişi) hem KUTB-U AZAM(Müslümanların kendisine bağlandıkları büyük evliyalardan, zamanın en büyük mürşidi) olarak bir zat-ı nuraniyi (nurlu bir zatı) gönderecek ve o zat da, Ehl-i Beyt-i Nebeviden (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) olacaktır. (Mektubat, s. 411-412)
Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin "en büyük müçtehid" (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi) ve "en büyük müceddid" (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi) sıfatlarını taşıyacağını bildirmiştir. "Müceddid" dini hakikatleri devrin ihtiyaçlarına göre açıklayan, "müçtehid" de ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi ve önderidir. Bu vasıftaki büyük zatlar, İslam toplumlarına örnek olmuş, yol göstermiş, zamanın kutbu olmuş önderlerdir. Bu önderlerden kimi içtihat etme (hükümleri usulüne uygun olarak Kuran ve hadislerden istifade ile ortaya koyma) ve hüküm verme vasıflarından dolayı "mezhep önderleri" olmuşlardır; Müslümanlar da onlara uymuşlardır. İmam Hanefi, İmam Şafi, İmam Hanbeli, İmam Maliki bu önderlerden olup 4 mezhebin kurucularıdır. Bütün ehl-i sünnet onların verdiği hükümlerle amel etmektedir. Bediüzzaman bu "müçtehid ve müceddidlerin en büyüklerinin ise Hz. Mehdi olacağını" ifade etmiştir. Bu da "Hz. Mehdi'nin içtihat etmeye (hükümleri usulüne uygun olarak Kuran ve hadislerden istifade ile ortaya koyma) ve hüküm vermeye, dini hakikatleri açıklamaya en yetkili kişi olarak Risale-i Nur'u da en iyi anlayacak ve açıklayacak kişi olacağını" ortaya koymaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder