MÜCEDDİDLER NE ZAMAN GÖNDERİLİRLER?

1- MÜCEDDİDLER NE ZAMAN GÖNDERİLİRLER?
Ashâb-ı Kütüb-i Sitte'den İmam-ı Hâkim'in "Müstedrek"inde ve Ebu Dâvud'un "Kitab-ı Sünen"inde, Beyhaki "Şuab-ı İman"da tahriç buyurdukları (delillere dayanarak ortaya koydukları):  HER YÜZ SENEDE BİR, CENAB-I HAK BİR MÜCEDDİD-İ DİN (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre açıklamak üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyici) GÖNDERİYOR...  hadis-i şerifine mazhar (sahip, erişmiş) ve mâsadak (belirtilen özelliklere tam olarak uyan) ve müzhir-i tam olan (uyarma görevini tam olarak yerine getiren)...(Barla Lahikası, s. 119)
Bediüzzaman, Peygamberimiz (sav)'in hadislerine dayanarak, Allah'ın her yüzyıl başında bir müceddid göndereceğini bildirmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav) bir diğer hadisinde "her yüzyılda bir müceddid gönderildiğini" şöyle bildirmiştir:
Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz sene başında şu ümmetin dinini bidatten (dine sonradan sokulan hurafelerden) ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) BİR ZATI gönderir. (Sünen-i Ebu Davud, 5/100)
Hadiste, Allah'ın her yüz senede bir müceddid yani dini hurafelerden arındırıp tekrar Kuran'da anlatıldığı şekliyle ortaya koyan, Peygamberimiz (sav)'in sünnetiyle hareket eden, zamanın ihtiyaçlarına göre insanların kafasında oluşan sorulara Kuran'dan çözümler getiren bir kişiyi gönderdiği belirtilmektedir. İlerleyen bölümlerde açıklanacağı gibi, Peygamberimiz (sav)'den sonraki her yüzyıl başında insanlara doğruyu gösterecek bir müceddid göndermiştir. Ahir zamanın büyük müceddidi de Hz. Mehdi olacaktır. Hz. Mehdi, pek çok hadiste bildirildiği gibi, Kuran ahlakını eksiksiz uygulayacak, dini batıl inanış ve uygulamalardan arındıracak, Peygamberimiz (sav)'in sünnetini yeniden canlandıracak ve bunu tüm dünyaya hakim kılacaktır.
2- HİCRİ 12. ASRIN MÜCEDDİDİ KİMDİR?
Baştaki hadis-i şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek (yenileyecek) bir müceddidi (yenileyiciyi) gönderiyor" müjdesinin ihbarına (verdiği bilgilere) muvâzi (uygun) olarak HAZRET-İ MEVLANA HALİD -ekser ehl-i hakikatin tasdikiyle (din alimlerinin büyük bir çoğunluğunun onaylamasıyla ve ittifakla)- 1200 senesinin yani ON İKİNCİ ASRIN MÜCEDDİDİDİR(Barla Lahikası, s. 120)
Bediüzzaman bu sözünde, Hz. Mevlana Halid'in 12. asrın müceddidi olduğunu açıklamaktadır.
Peygamberimiz (sav)'den sonra, hadislerde bildirildiği gibi her yüzyıl başında insanlara din ahlakını ve hükümlerini anlatan, dönemin ihtiyaçlarına göre açıklamalarda bulunan bir müceddid gelmiştir. Örneğin İmam-ı Rabbani 1000. Hicri yılın müceddididir.
Mevlana Halid-i Bağdadi Hicri 1193 (Miladi 1779) yılında doğmuş, Hicri 1242 yılında (Miladi 1827) vefat etmiştir. Bu mübarek insan, İslam alimlerinin büyük çoğunluğunun ittifakıyla, Hicri 12. ve 13. yüzyıllar arasındaki müceddiddir. Bediüzzaman da bu gerçeğe dikkat çekmektedir.
3- HİCRİ 13. ASRIN MÜCEDDİDİ KİMDİR?
Madem TAM YÜZ SENE SONRA aynen dört cihette (yönde) tevafuk ederek (tam uyarak) RİSALE-İ NUR ECZALARI (BÖLÜMLERİ) AYNI VAZİFEYİ GÖRMÜŞ...  Kanaat verir ki -nass-ı hadis ile (hadisin şüpheye yer bırakmayan ifadesi ile)- Risale-i Nur tecdid-i din (dini yenileme) hususunda BİR MÜCEDDİD HÜKMÜNDEDİR. (Barla Lahikası, s. 121)
Bediüzzaman bu sözünde ise, Hz. Mevlana Halid-i Bağdadi'den tam yüz sene sonra kendisinin ve eserlerinin bir müceddid görevi gördüğünü açıklamaktadır. Buna göre, 13. asrın müceddidi Bediüzzaman Said Nursi'dir.
Bediüzzaman Said Nursi. Mevlana Halid-i Bağdadi'den tam 100 sene sonra, Hicri 1293 (Miladi 1878) yılında doğmuştur. Vefatı ise Hicri 1379 (Miladi 1960) yılıdır. Bedüzzaman, Hicri 12. asrın müceddidi Mevlana Halid'den yüz sene sonra yani 13. asırda büyük bir iman hizmeti gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla Bediüzzaman da 13. ve 14. asırlar arasındaki müceddiddir.
Bediüzzaman, Risale-i Nur'un müceddidlik yani dini yenileme görevini tam olarak yerine getirdiği konusunda güçlü bir kanaati olduğunu belirtmiştir. Risale-Nur'un etkileri ile müceddidlerin faaliyetleri tam bir uygunluk göstermiş, 12. asırdaki Hz. Mevlana Halid ile aynı görevi, Hicri 13. yüzyılda Bediüzzaman'ın vesile olduğu Risale-i Nur yerine getirmiştir. Dolayısıyla Hicri 12. asrın müceddidi Mevlana Halid'den tam yüz sene sonra yayınlanan Risale-i Nur dolayısıyla, risalelerin yazarı olan Bediüzzaman da 13. ve 14. asırlar arasındaki müceddiddir.
Bediüzzaman'ın burada ortaya koyduğu önemli bir başka konu daha vardır: Tüm elçiler ve peygamberler gibi, Peygamberimiz (sav)'den sonra gelen ve İslam tarihinde yer alan hiçbir müceddid veya müçtehid de bir şahs-ı manevi olarak gönderilmemiştir. Allah'ın Kuran'da bildirdiği adetullahına uygun olarak tüm müceddidler, insanları uyarıp korkutacak, onları Allah'ın rızası, rahmeti ve cennetiyle müjdeleyebilecek, onlara doğruyu yanlıştan ayıran bir hidayet rehberi olabilecek birer insan olarak gelmişlerdir. Ve her birinin talebeleri ve takipçilerinden meydana gelen birer şahs-ı manevileri oluşmuştur.
Mevlana Halid-i Bağdadi ve Bediüzzaman gibi müceddidler bunun en güzel örneklerindendir. Bu mübarek şahıslar yaşadıkları yüzyıllarda birer şahıs olarak gelmiş büyük İslam alimleridir. Her biri beklenildiği gibi gelip görevlerini yerine getirmişlerdir. Her birinin çevresinde, talebelerinden oluşan ve kendilerini temsil eden şahs-ı manevileri olmuştur. Çevrelerinde bulunan bağlıları ve talebeleri büyük hizmetler yapmışlar, onların şahs-ı manevilerini oluşturmuşlardır. Ancak elbette ki bu şahs-ı manevilerin başında birer müceddid olarak hem Mevlana Halid-i Bağdadi hem de Bediüzzaman bizzat yer almışlardır. Demek ki onlardan sonra gelecek olan Hz. Mehdi de aynı şekilde manevi bir şahıs olmayacak, aynı görevleri üstlenebilecek, dinin hakikatlerini insanların ihtiyaçlarına göre açıklayabilecek İslam alimi ve müceddid hükmünde bir şahıs olacaktır. Bediüzzaman bu gerçeği verdiği bilgilerle çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
4- HİCRİ 14. ASRIN (BULUNDUĞUMUZ YÜZYILIN) MÜCEDDİDİ KİM OLACAKTIR?
"Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Şakirtleri olabilir." (Şualar, s. 605)
Bediüzzaman, İslam aleminin üzerindeki zulüm ortamının kendisinden "bir asır sonra" ancak Hz. Mehdi vesilesi ile dağıtılacağını söylemiştir. Kendisinden bir sonraki yüzyılda yani Hicri 1400'lü yıllarda Hz. Mehdi'nin yapacağı çalışmalarla, Müslümanların büyük sıkıntılardan kurtulup feraha kavuşacaklarını açıklamıştır.
İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK bir HAKİKATİ asırlarında KARİB (yakın)ZANNETMİŞLER. (Sözler, s. 318)
Bediüzzaman bu sözleriyle İslam tarihinde pek çok kişinin Hz. Mehdi'nin kendi dönemlerinde geleceğini düşünerek yanıldıklarını belirtmiş ve Hz. Mehdi'nin geliş zamanı hakkında bilgi vermiştir:
Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin, Peygamberimiz (sav)'den "1400 SENE SONRA" geleceğini hatırlatmıştır. Bu çok önemli bir bilgidir. Bediüzzaman burada ne 1373, ne 1378 ne 1398 ne de başka bir tarih vermemiş tam olarak 1400 yıl sonrasından bahsetmiştir. Bu tarih Miladi 1980 yılına denk gelmektedir. Hicri 13. yüzyılın müceddidi olarak Hicri 14. yüzyıla kadar müceddidlik görevini yerine getiren Bediüzzaman, Hicri 1379 yani Miladi olarak 1960 yılında vefat etmiştir. Dolayısıyla Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin gelişi için kendi yaşadığı dönemden çok ileriki bir tarihi belirtmektedir.
Bediüzzaman "1400 YIL SONRA" tarihini vererek aynı zamanda "14. ve 15. yüzyıllar arasında görev yapacak olan müceddidin de Hz. Mehdi olduğunu" haber vermektedir.
Bunun yanı sıra Bediüzzaman Hz. Mehdi için "1400 sene sonra GELECEK" ifadesini kullanarak, Hz. Mehdi'nin kesin olarak "geleceğini" müjdelemektedir. Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi'nin manevi bir kişi olmadığını, "belirtilen tarihte gelecek bir şahıs olduğunu" açıklamaktadır.
Bediüzzaman verdiği bu bilgiyle ayrıca Hz. Mehdi'nin geçmişte ve Bediüzzaman'ın kendi yaşadığı dönemde henüz gelmemiş olduğu konusuna da açıklık kazandırmaktadır. Çünkü dikkat edilirse Bediüzzaman "Hz. Mehdi geldi ya da gelmiş" dememekte, "gelecek zaman" belirten bir kelime kullanmakta ve "GELECEK" demektedir.
Bediüzzaman Hz. Mehdi için "HAKİKAT" kelimesini kullanmıştır. Bediüzzaman bu ifadesiyle, Hz. Mehdi'nin gelişinin bir hakikat yani hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar "kesin bir GERÇEK" olduğunu belirtmiştir.
Bediüzzaman bu sözüyle ayrıca, Hz. Mehdi'nin gelişinden önce Mehdi olduğu sanılan şahısların aksine, "1400 sene sonra gelecek olan Mehdi'nin bir hakikat" olacağını belirtmiştir. Yani bu kutlu zatın, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde müjdelediği tüm özelliklere sahip olan "GERÇEK MEHDİ" olacağını ve bu özellikleriyle Mehdi sanılan kişilerden ayırt edilip tanınacağını hatırlatmıştır.
Bediüzzaman daha önce de birçok kişinin, Hz. Mehdi'nin geliş tarihi ile ilgili çeşitli kanaatlere kapıldıklarını ve bu mübarek zatın "kendi yaşadıkları yüzyıla yakın" bir tarihte geleceğini sandıklarını belirtmiştir. Ancak Bediüzzaman "KARİB (YAKIN) ZANNETMİŞLER" diyerek söz konusu kişilerin Hz. Mehdi'nin önceki tarihlerde çıkmış olabileceğini düşünmekle yalnızca bir "zanda bulunduklarını" ancak yanıldıklarını hatırlatmıştır. Gerçekte ise Hz. Mehdi'nin "Hicri 1400 yılında" geleceğini ve bu tarihten sonra faaliyetlerine başlayacağını bildirmiştir. Nitekim Bediüzzaman'ın verdiği bu tarih Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde verilen bilgilerle tam bir uyum halindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder